Edirne Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Lideri Selahattin Demirtaş, Halk TV’nin sorularını yanıtladı.
Demirtaş, “Halka yapılan zulümler, eziyetler, adaletsizlikler beni ziyadesiyle öfkelendiriyor. Çok daha evvelce muhalefet olarak demokrasi unsurları etrafında birleşmeli, ortak uğraş yürütmeli ve bu otoriter rejimi durdurabilmeliydik. Bu duruma gelinmiş olması Erdoğan’ın başarısı değil, bizim başarısızlığımız, eksikliğimiz” dedi.
Halkın Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Mustafa Destici, Doğu Perinçek, Başkan Aksakal üzere isimlere bir daha baht vermeyeceğini aktaran Demirtaş, özel hayatına ait ise cezaevinden çıkınca eşiyle yine evleneceğini belirtiyor.
Demirtaş şunları kaydetti:
SARAY HAYATI SENİ BİTİRMİŞ, YAZIK
Cumhuriyet muharriri, Halk TV yorumcusu Barış Pehlivan: Özgürlüğünüze kavuştuğunuzda Recep Tayyip Erdoğan ile karşılaşırsanız, ona ne söylemek isterdiniz?
“Bu yedi yıl seni çok yıpratmış, çok yaşlanmış, çökmüşsün, Saray hayatı seni bitirmiş, yazık…” derim herhalde. Sen şimdiden benim adıma kendisine iletebilirsin Barış.
-Gündem Editörü Elif Tokbay: Başak Demirtaş mı daha tanınan siz mi?
Başak Demirtaş mı? O da kim? Tam çıkaramadım. Haaa, şu benim hayat arkadaşım Başak mı? Latife şaka, artık durup dururken trip yemeyelim. Tabi ki popülerlik üzere bir kaygımız de arayışımız da hiç olmadı. Biz ikimiz de tanınan, bilinen insanlarız ve bu görünürlüğümüzü gayretimiz için avantaj olarak tanımlıyor, uğraşımızı büyütmek için kullanıyoruz. Bu tarafımızdan haz etmeyenler olsa da biz inandığımız yolda yürümeye devam ediyoruz. Sonuçta influencer yahut reklam yüzü değiliz, özgürlük ve demokrasi gayretinin veriyoruz. Tanınıyor olmayı da günümüz irtibat dünyasının bir artısı olarak olabildiğince kıymetlendiriyoruz. Kimin ne düşündüğüne bakmadan biz uğraşımıza ağırlaşmayı tercih ediyoruz.
DEPREM BÖLGESİNE GİDERDİM
-TV Muhabiri Fırat Fıstık: 14 Mayıs’ta iktidar değişirse; birinci günden, birinci hafta içinde yapılması gerekenler ne sizce?
Sevgili Fırat kardeşim, eminim herkesin bir “ilk icraat” beklentisi var ve hepsi de haklı, legal beklentiler olsa gerek. Ancak epey yıkıma uğramış, yangın yerine dönmüş bir memleketi bir günde, bir haftada düzeltmek imkansız. Sanırım herkes bunun farkında. Yeniden de ben olsam yemin merasiminden çıkar, sarsıntı bölgesine giderdim ve her depremzede sağlıklı bir konteynıra, duşa, tuvalete, besine, eğitime, sıhhate ulaşıncaya kadar Ankara’ya dönmezdim. Bundan daha acil bir şey düşünemiyorum. Geri kalan her şey bir hafta, bir ay daha bekleyebilir bence.
-Yönetmen İtimat Çelik: Yaklaşık yedi yıldır cezaevindesiniz ve günümüzün süratle değişen dünyasında bu müddet epey uzun… Bu süreçte Türkiye’yi cezaevinden takip ettiniz. Sizce cezaevinde izlediğiniz TV ekranında Türkiye nasıl görünüyor ve medya nasıl bir imtihan veriyor?
Sevgili İtimat, Türkiye dışarıdan nasıl görünüyorsa inan ki tıpkı acı, sarsıcı, üzücü tablo içeriden de görünüyor. Hatta buradan daha dikkatli ve seçici halde izleme bahtımız var diyebilirim. Bunda da özgür basın işçilerinin, avukatlarımızın ve ailelerimizin dayanağı çok kıymetli olağan ki. Onlar olmasa dışarıyı havuz medyasından izlemek zorunda kalabilirdik ki bu da direkt azap sayılabilirdi.
Basının geneli açısından da şunu söyleyebilirim, bir avuç onurlu gazeteci bir kamyon dolusu satılık havuz tetikçisinden çok daha tesirli işler yapmamış olsaydı bugün Türkiye çok karanlık ve sıfır umutla yoluna devam eden bir diktatörlük olacaktı. Bence AKP sonrası yapılması gereken işlerden biri de o kamyonu kentin çöplüğüne çekip damperi boşaltmak olmalı. Kim ki tetikçi bir gazeteci kılıklı soytarıya kıymet verir yahut misyon verirse onu en sert biçimde eleştirip, teşhir etmekten geri durmayacağımı şimdiden söyleyebilirim. Bu alçakların tamamı kabahat işlediler ve bağımsız yargı önünde hatalarının hesabını vermelidirler.
-YouTube Koordinatörü Hasan Ay: ‘Seni lider yaptırmayacağız!’ diyerek Erdoğan aykırılığı üzerinden kurduğunuz siyasetle Türk solunun da büyük oranda dayanağını alarak partinizi rekor oy oranına ulaştırmayı başardınız. Pekala Erdoğan gittikten sonra nasıl bir siyaset kuracaksınız? Ekonomik ve toplumsal manada sosyalist bedellerin ve emekçi hareketinin öne çıktığı bir siyaset mı yoksa bilhassa ‘Türkiyelileşme’ hareketinden rahatsız olan Kürtleri üzmeyecek bir çizgi mi izleyeceksiniz?
Değerli Hasan arkadaşım, ben 18 yaşımdan beri kendimi sosyalist olarak tanımlıyorum ve bugüne kadar daima bu dünya görüşümü yineleyerek, güçlendirmeye çalışarak ilerledim siyasette. Şu anda benim en fazla ilgimi çeken ve kendimi yakın bulduğum uğraş ekososyalizm. Siyasette de bu sınır üzerinden yürümeye devam ederim elbette. Diğer türlüsü kendimle çelişmek olur.
-Halk TV Programcısı İsmail Küçükkaya: Türk siyasetinin ve demokratik hayatının geleceğinde etkili/belirleyici olacak isimler ortasında kendinizi görüyor musunuz? Bu manada diğer hangi isimlerin tesirli olacağını düşünüyorsunuz?
Sevgili İsmail Küçükkaya, değerli olan benim gelecekte kendimi nerede gördüğüm değil. Halk kimi nerede görmek istiyorsa ona baht tanır, karar verici olan halktır. Bu manada halk kime misyon verir, baht tanır bilemem lakin kime artık talih tanımayacağını rahatlıkla söyleyebilirim: Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli, Mustafa Destici, Doğu Perinçek, Başkan Aksakal ve benzerlerine Türkiye’nin geleceğinde yer yok artık.
-Editör Sevim Güçlü: HDP, Yeşil Sol Parti çatısı altında seçime girme kararı aldı ve aday çıkarmayacağını açıkladı. Lakin partiden bugüne kadar imalarda bulunulsa bile resmi olarak ‘adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’dur’ sözü kullanılmadı. Sizce HDP neden bu hususta neden utangaç davranıyor?
Çekingen davranmaktan çok, zamanlama konusu sanırım. Bayramdan sonra, desteklenecek adayın açıklanacağı duyuruldu zati.
YARGININ DURUMU İÇLER ACISI
-Yargı muhabiri Seyhan Avşar: Siyasi uğraşınızın yanında aktif bir tüzel çaba de yürüttüğünüzü de düşünüyorum. AİHM’in iktidarın sizin tutuklamaya münasebet yaptığı savlarla ilgilenmediği onun yerine sizi cezaevine tutarak siyasi faaliyetlerinizi engellemeye çatıştığına yönelik tespiti var. Bu tespit sizin aday olduğunuz bir evvelki Cumhurbaşkanlığı seçimini de içeriyor. Şu an ki cumhurbaşkanlığı seçim süreci ile sizin aday olduğunuz süreç ortasında ne cins farklar ya da benzerlikler görüyorsunuz?
Değerli Seyhan Avşar, bu röportaj için emeğinizden ötürü teşekkür ediyorum. Sizin de gazeteci olarak çok yakından takip ettiğiniz üzere bu yedi yıllık rehinelik sürecinde iki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir de Anayasa Mahkemesi kararıyla haksız tutuklu olduğuma, kanıtsız tutuklanıp siyasi gayelerle yargılandığıma karar verildi. Fakat her seferinde Erdoğan’ın açık talimatıyla bu kararlar yok sayıldı, uygulanmadı.
Şu anda yargının durumu hakikaten içler acısı. Durum, 2018’de Cumhurbaşkanı adayı olduğumdan çok daha berbat durumda. Savcı ve yargıç cübbesi giymiş birtakım tipler neredeyse kürsüden “Yaşasın Erdoğan, Heil Erdoğan!” deme noktasına geldiler ki, artık tuzun koktuğu noktadayız. Ama bugünler geçecek ve gerçek hatalılar, bu periyodun bütün zalimleri, hırsızları, katilleri, bağımsız yargı önünde kesinlikle hesap verecek. Buna hem inanıyor hem de bunun için esasen ağır bir uğraş yürütüyoruz ve elbette kazanacağız!”
-YouTube Koordinatörü Hasan Ay: ‘Seni lider yaptırmayacağız!’ diyerek Erdoğan aksiliği üzerinden kurduğunuz siyasetle Türk solunun da büyük oranda takviyesini alarak partinizi rekor oy oranına ulaştırmayı başardınız. Pekala Erdoğan gittikten sonra nasıl bir siyaset kuracaksınız? Ekonomik ve toplumsal manada sosyalist pahaların ve personel hareketinin öne çıktığı bir siyaset mı yoksa bilhassa ‘Türkiyelileşme’ hareketinden rahatsız olan Kürtleri üzmeyecek bir çizgi mi izleyeceksiniz?
Değerli Hasan arkadaşım, ben 18 yaşımdan beri kendimi sosyalist olarak tanımlıyorum ve bugüne kadar daima bu dünya görüşümü yineleyerek, güçlendirmeye çalışarak ilerledim siyasette. Şu anda benim en fazla ilgimi çeken ve kendimi yakın bulduğum uğraş ekososyalizm. Siyasette de bu çizgi üzerinden yürümeye devam ederim elbette. Öteki türlüsü kendimle çelişmek olur.
ERDOĞAN’IN BAŞARISI DEĞİL, BİZİM EKSİKLİĞİMİZ
–Halktv.com.tr Müellifi Mehmet Tezkan: Yedi yıldır hücrede yaşıyorsunuz sizi hayata bağlayan, edebiyatla uğraştıran, hikayeler yazdıran, politik hayatı yakından takip ettiren, vakit zaman politik akışa müdahale etme gereği duyduran, hayatla ilgili, siyasetle ilgili isabetli yorumlar yapmanızı sağlayan motivasyon ne?
Doğrusu bunu birkaç cümleyle anlatabilmek kolay değil, sevgili Mehmet Tezkan. Bir kez çok öfkeliyim. Halka yapılan zulümler, eziyetler, adaletsizlikler beni ziyadesiyle öfkelendiriyor. Muhalif siyasetçiler olarak bunları durduramamış olmaktan en çok kendimi sorumlu tutuyor ve en çok kendime öfkeleniyorum. Çok daha evvelce muhalefet olarak demokrasi prensipleri etrafında birleşmeli, ortak çaba yürütmeli ve bu otoriter rejimi durdurabilmeliydik. Bu duruma gelinmiş olması Erdoğan’ın başarısı değil, bizim başarısızlığımız, eksikliğimiz.
Hapse konulduğum günden bu yana işte bu eksikliğimizi gidermeye, yanlışlarımızı aşıp halka olan borcumu ödemeye çalışıyorum. Temel motivasyon kaynağım da budur. Her şeyi bu ruhla, bu inançla yapıyorum. Zira bahsettiğim borcu ödemek demek vicdanen rahatlamak değil, halkı bu zulümden kurtarmak manasına gelir benim için. Gayem bu ve yazdığım, çizdiğim, söylediğim her şeyi bu maksat doğrultusunda, büyük bir moralle yapıyorum. Burada ayakta kalıp bol bol üretebilmek için de borç ödeme isteğinin yeterli bir motivasyon kaynağı olduğunu söyleyebilirim.
– Halk TV Programcısı Hoş Payzın: Özellikle genç Kürt seçmenlere, hengameden şiddetten siyasi çekişmelerden ve Kürt milliyetçiliğinden de Türk milliyetçiliğinden de bıkmış huzur, refah , barış, iş aş arayan genç seçmene “sözünüz “ ne olur?
Şirin Hanım, burada Türk ve Kürt milliyetçiliği tartışmalarına girmeyeceğim lakin ikisinin birebir kategoride ele alınması tarihî gelişimleri de şimdiki sonuçları açısından da gerçek değil. Bana bir tane Kürt Bahçeli, Kürt Ümit Özdağ, Kürt Destici yahut Kürt Oğan gösterebilirseniz ben de bu tartışmadan mutlaka uzak duracağım. Fakat sizin niyetinizin de bu kıyaslama olmadığından hareketle şunları söyleyebilirim:
Evet, gençler huzur, barış ve refah istiyor. Siyasetten somut tahliller bekliyorlar, haklı olarak. Bunun da yolu demokrasiyi devletin, toplumun ve bireyin temel prensibi haline getirmekten geçiyor. Demokrasiyi seçimlerden ibaret gören anlayış yerine halkın, bireylerin; idarede günlük kontrol, karar ve kelam yetkilerinin olduğu, protesto hakkının özgürce kullanılabildiği, medyanın sınırsız özgürlükle çalışabildiği bir ortam sağlamak gerekir. Bu ortam yaratılmazsa tahliller gökten zaten inmez.
Dolayısıyla her genç arkadaşım kendini siyasetin öznesi üzere görmeli, tahlilin anahtarının kendisi olduğu gerçeğiyle hareket etmeli ve bir önderden beklenti içinde, pasif pozisyonda olmamalı bence. Bunun için de partilerde, sendikalarda, odalarda, dernek yahut çeşitli platformlarda kesinlikle örgütlü uğraşın modülü haline gelmeli. Örgütlü toplum yoksa demokrasi de yoktur, iş, aş, huzur da yoktur. Ve elbette seçecekleri çaba tekniği şiddetten uzak sivil, siyasi uğraş olmalı ve o denli kalmalıdır.
SIFIRDAN BAŞLAMAYA KARAR VERDİK
– Halk TV Programcısı Şule Aydın: Türkiye siyasetine istikamet veren açıklamalar yapan bir eski genel lider ya da bir baba değil Demirtaş birebir vakitte Başak Demirtaş’ın aşık olduğu adam. Şöyle söylemişti Başak Hanım tutuklanmanızı anlatırken: (hepimizin yüreğinde hissettiği o hasret ve öfkeyle ellerini sıkarak) “vedalaştı ve en kısa müddette geleceğim diye sözleştik.” O kelamı tuttuğunuz gün memlekete değil Başak Hanım’a ait hayaliniz var mı? Ah çektiğiniz?
İnce yerden sormuşsunuz Şule Hanım. Ve de ucu yanık bir köşeden… Birbirimize verdiğimiz çok kelam var ve hayallerimiz. Birinci kez söylüyorum, Başak ile alyanslarımızı yakın vakitte yeniledik. Tekrar sözleştik ve çıkınca nişan, düğün derken sıfırdan başlamaya karar verdik. Kızlarımız küçük bir kır düğünü için tertibi üstlendiler bile. Kaybettiğimiz yıllara inat, birinci günkü üzere başlamaya kararlıyız biz. Bize nazaran aşk yoksa gerisi boştur, yapaydır. Çabayı, hayatın manasını ve kıymetlere bağlılığı canlı tutan şey aşktır. Burada işte bunu elimizden almalarına asla müsaade vermedik. Aşmam gereken tek bir sorun kaldı, küçük kızımız Dılda annesi için önemli bir başlık parası istiyor. Bakalım artık, bulacağız bi’ dermanını.
Yorum Yok